17 Eylül 2014 Çarşamba

RASPUTIN

RASPUTIN
İşyerimdeki sosyolog arkadaşlardan biri bu gün bana Rasputin'den bahsetti.

Benim gibi merak düzeyi her zaman tavan olan birisi bu ismi duyar da araştırmaz mı? Araştırdım ve okudukça "vay anasını sevgili seyirciler" havasına girdim.

Sıradışı olmak diye ben buna derim. Bu arada biyografide adı geçen "Skopsty" tarikatını da biraz araştırdım Ortodoks Ruslar hain olarak ilan etmiş tarikatı. Çok da ayrıntılı bilgiye rastlamadım. İlginç olan kısmı ( Hitit Üniversitesinin ilahiyat dergisine göre özellikle 24. Sayfadan 30. Sayfaya kadar olan kısımları ) Tarikatın iddia edilen birçok özelliğinin olmaması.

Bir de aynı tarikatlardan mı bahsediliyor o da muallak. Eğer öyle olsaydı Rasputin hadım edilmeliydi ama adamın penisi St Petersburg müzesinde sergilenmekteymiş :))))


Bir insana her türlü hakareti yapıp bununla da hıncını alamayıp öldürdükten sonra da yakan bir zihniyet bu kişinin penisini neden saklar.


İlginç bir şey daha var ki ra-ra Rasputin diye bir de şarkı var. Otobiyografi tarzında bir filmi de çekilmiş. Bu kadar ilginçlikten sonra olsun artık değil mi ama.


Karakterimizin hayatı:
22.01.1869 tarihinde Sibirya bölgesinde bir köyde doğuyor. Çocukluğu ile ilgili pek bilgi yok. Bilinen tek şey köylü bir ailenin üç çocuğundan birisi.

18 yaşına geldiği zaman hırsızlık suçundan üç ayını bir manastırda geçirir. Bu dönemde Meryem ana'nın kendisine göründüğünü iddia eder. Serseri bir gençlik geçirir. 1889 yılında evlenir ve üç çocuğu olur. Ayrıca bir tane çocuğu da evlilik dışı olur.


Sonra Rasputin aziz olur çıkar. Anlayacağınız tam Allah yürü ya kulum dedi hesabında bir hayata başlar.


Çarın hemofili çocuğunu hipnotizma ile iyileştirir saraya yerleşir. Çariçenin gözdesi olur, bu arada sarayda dişi sinek uçsa dönüp baktığı iddia edilir. Sarayda etkinliği gittikçe artınca politik çevreler bir çiftçinin sarayın işlerine bu kadar karışmasından rahatsız olur.



1.DÜNYA SAVAŞI: 
Bu arada I. Dünya Savaşı patlak vermişti. Rasputin kesinlikle bu savaşta Almanya ile barış yapılmasını istiyor ve bunu sıklıkla Çar'a iletiyordu. Savaşa karşı olan Rasputin, bunu hem ahlaki açıdan onaylamıyor hem de Rusya için bir felaket olarak görüyordu. Kendini içkiye ve çarpık cinsel hayata iyice kaptırmıştı. Rusya'nın savaştaki başarısızlığından Rasputin sorumlu tutuluyor, vatana ihanet etmekle ve Alman casusu olmakla suçlanıyordu. Bu arada Rasputin kendine bir vahiy geldiğini ve ordunun başına Çarın kendisi geçmezse savaşı kaybedeceklerini söyledi. Söylenen yapıldı II. Nikolay’ın ordunun başında cepheye gitmesi üzerine, Rusya’nın içişlerinin sorumluluğunu, Rasputin’in elinde oyuncak olan, Çariçe Aleksandra üstlendi. Çar'ın saraydaki yokluğunda Rasputin'in Çariçe Alexandra üzerindeki etkisi iyice arttı. Onun baş danışmanı haline geldi ve hükümetin kadrolarına kendi seçtiği kişileri getirtti. Kilise görevlilerinin tayinlerinden, kabinedeki bakanların seçimine kadar, her konuya karışmaya başladı.ama bu olayın sonucu felaketle sonuçlandı, Çarın başında olduğu ordu yenilgiye uğradı. Rasputin'e düşman olan diğer politikacılar ve Ortodoks Kilisesi Saraydan desteğini çekti. Rasputin’i öldürüp Rusya’yı daha büyük felaketlerden kurtarmak gayesiyle birçok girişimlerde bulunuldu. Bu girişimlerin sonucunda, aşırı milliyetçi grup lideri Prens F. Yusupov tarafından 30 Aralık 1916 günü vurularak öldürüldü.

ÖLÜMÜ:
Rasputinin ölümü yaşamından çok daha esrarengiz oldu. Saray hanedanının ve diğer politikacıların Rasputin'den duydukları rahatsızlık had safhaya ulaşmıştı. Artık bu adamın ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen hanedan mensubu Prens Felix Yussupov ve birkaç kişi bir komplo hazırladılar. 29 Aralık 1916 gecesi, Rasputin, prens tarafından bir odaya içki içmek için davet edildi. Ancak içkisine siyanür katılmıştı. Rasputin kendisine uzatılan zehir dolu bardağı dikti, ama bir süre geçmesine rağmen hiç birşey olmamıştı. Şaşkına dönen prens ona bir kaç el ateş etti. Rasputin olduğu yere yığılınca prens bu kez başardığını zannederek sevindi. Ancak Rasputin ayağa kalktı ve prensin gözlerinin içine bakarak birşeyler söyledi ve ordan hızla kaçmaya başladı. Sarayın bahçesinde koşarken birkaç kez daha vurulan Rasputin artık kalkmamak üzere yere yığıldı. Prens ve adamları öldüğünden emin olmak için Rasputin'in cesedini Neva Nehri'nin buzlu sularına attılar. Ertesi gün ceset çıkarıldığında, Rasputin'in hemen ölmediği, boğulmadan önce bir süre çırpındığı anlaşıldı. Şubat Devrimi sırasında cezasını bulmadığı düşünülerek cesedi mezarından çıkarıldı ve yakılarak imha edildi. 

(1.Dünya Savaşı ve Ölümü başlıklı yazı Bu Sayfadan alınmıştır. Daha ayrıntılı bilgi de mevcut.)

Bir başka sitede de: "Rasputin'in cesedi bulunduktan çok sonra fotoğrafları çekildiği için cesed yumuşamıştı halk arasında yanlış olarak bilinen nehire atıldıktan sonra canlı kalmış olmasıdır halbuki yapılan otopside alnından vurulduktan sonra öldüğü kesinleşmiştir. Cesed üzerinde üç farklı silahtan ateşlenmiş üç mermi yarası vardır. birisi sol göğüsünün altında diğer sırtının sağ tarafından altta olarak diğeri ise alnının tam ortasından. Rasputin'in ölmesine rağmen Rusya 14 ay sonra Almanya ile barış yapmıştır fakat almanya'nın batı cephesine ilerleme kararı için çok ama çok geç kalmıştır. Rasputin Rusya'nın birinci dünya savaşına katılmasını engellemek için çar ve çariçeye sürekli olarak baskı veya etki altına almaya çalışıyordu bu ise ingiltere ve almanya'nın batısındaki ülkelerin hoşuna gitmiyordu çünkü almanya ile rusya'nın barış yapması demek Almanya'nın tüm gücünü batı cephesine kaydırması demekti. Rasputin Şubat Devrimi sonrası da cezasını bulamadığını düşünenler tarafından tekrar hatırlanıldı; mezarından çıkarılan bedeni yakılarak imha edildi." diye bir ayrıntı var, ne kadar doğrudur tartışılır.

Bu yazı da Buradan alındı. Aslında yazılanlar birbirinden pek farklı değil. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder