4 Aralık 2015 Cuma

54 - İSKİT

İSKİT

  Sayfa:  618 Sayfa
 BASKI: 1. Baskı
              Şubat 2012
YAYIN EVİ:  :  Hyperion Yayınları


İskitlerin Uti boyu ( çobanlıkla geçinen ama yine de savaş konusunda İskit adının hakkını veren bir  boy) bir gün Sarmatlar’ın baskınına uğrar ve Od dışında hiç kimse sağ
kalmaz. Od tek gözü doğuştan kapalı olan bu nedenle savaş konusunda boyun en geri kalmış deneyimsiz hikayeci. Ailesinin, her türlü ihtiyacını karşıladığı ve çevresine yabancılaşma konusunda gerçekten uç noktalarda bulunan hikayeci, sağ kalmanın vermiş olduğu utançla daha derin bir depresyon yaşamaktadır.

Tek başına bozkırda gezerken başka bir İskit boyu olan Pasianlı bir savaşçı tarafından ağır yaralanıyor. Fakat geleneklerine göre İskitler birbirini öldürürse bütün boyun lanetleneceğini bildiği için Od’un yaşamasına izin veriyor. Burada da savaşamadığı ve tek gözü olmadığı için kabul görmüyor ama İskit olduğu için de kovulmuyor.

Durumunun farkında olan Od obada bir kıza aşık oluyor ve ayrılamıyor. Bu nedenle bir çok huzursuzluğa ve aşağılanmaya katlanmak zorunda kalıyor.

Benim gibi ustaları okuduktan sonra böyle yeni yeni yazmaya başlamış henüz emekleme aşamasında olan yazarları okuyup değerlendirmek onlara haksızlık oluyor ama Başekim şanssızdı sanırım.

Kitabın dili yalınve yazımı konusunda hiç bir sıkıntı yaşamadım. Yani burada ne demek istedi burada neden böyle yazmış gibi sorular oluşmadı kafamda.

Sonu güzel bağlanmış olan romanın gidişi vasattı. İnsanı okumak için heyecanlandıran ya da olayların içine çeken hiçbir özelliği yoktu. Daha çok kişisel gelişim tarzında ilerleyen durgun bir kitaptı. Sık sık Od’un içsel yolculuklarını anlatan uzun anlatımları vardı.

Bir ara ortaya çıkan yaratıklar bile kitabı ilginç kılamadı. Sanki yazarda bu kadar malzeme varken kurguyu güzelleştirecek insanı peşinden sürükleyecek bir kurgu kurabilme yeteneği yok gibiydi.

Arka kapak yazısına bakarak aldığım ve hayal kırıklığına uğradığım kitabı kimseye önermiyorum. Zamanım çok, okuyacak kitabın yok elimde bir tek bu var diyene bile önermeyeceğim bu kitabı :)))

* Hayatta kalmak, savaşabilenlerin cesaretine bağlıydı, cesaretin ise bağlı olduğu hiçbir şey yoktu…    S 42
*  Kurt, fare öldürüp, sonra hâlâ kurtluğu ile övünemez.      S 88
* Has bir savaşçı, sadece kendi kafasının içinde yaşar. Onlar için dünya anlaşılacak, dinleyip işitilecek bir yer değil, tepki verip eyleme geçilecek bir yerdir.      S 105
* Su, en umutsuz anlar kadar soğuktu.     S 131
* Cesurların aslında diğer insanlara muhtaç olduğunu, onların saygı ve hayranlığı ile beslenip güçlendiğini anladı birden.      S 139
* Harfler ile hayat arasındaki benzerlik, İskit’in aksine hiç şaşırtmıyordu Halikarnaslı’yı… Hayatın boş yüzeyin üzerinde toplaşan harfler kadar geçici insanlar ve nesneler tarafından yazılmış bir hikaye olduğunu çoktan keşfetmişti o.      S 224
* Olmamış olayları, olmuş gibi anlat… Ama olmamış olaylara, olmuş gibi tasalanma.      S 230

* Madem her istikamet aynı,; madem hepsinde ölüm var, o halde mantıklı bir karar ile bir istikamet seçmemizin bir manası yok. Ondandır ki, kararı tanrılara bırakıyorum. Hanımefendilerin en kaprislisi ve aynı anda hem en güzeli hem en çirkini olan Talih Hanımefendi karar versin adımıza.    S 251

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder